Tâkva Bilinci Konferansı Yapıldı
Kalemder bayanlar Komisyonunun organize ettiği Tâkva Bilinci adlı Konferans yapıldı.
Abdulhamit Kahraman’ın bir sunun yaptığı Konferans, Kalemder dernek binasında gerçekleştirildi.
Sunumuna, Allah’a hamd ve Resule salavat getirerek başlayan Kahraman, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Takva olmadığı zaman imanın korunmasının mümkün olmadığını, bununla birlikte insanın da korunmasının söz konusu olamayacağını ifade etti.
Yine Takvanın, Allah’tan gelen her şeyi korumak, Şeytandan gelen her şeyden de korunmak olduğunu şöyledi.
Takva kelimesinin son 10 yıldı bir anlam kaybına uğradığını, bu anlam kaybının takva kelimesine “sorumluluk bilinci” –ki bu anlam uyduruk bir anlamdır- anlamı verilerek gerçekleştirilmek istendiğini ve dinin dilinin değiştirilmek istendiğini ifade etti.
Yine, son on yılda Mutezili temayyülünün, Müslümanlara arasında çok ciddi manada arttığını görmekteyiz dedi.
Bakara Süresinin infak ve takva süresi olduğunu ifade eden Kahraman, sözlerine şu şekilde devam etti; Takvasız müminin, kışın karda barınaksız kalan kimsenin durumu gibidir dedi. Dünyamızın da bir takvası olduğunu, bunun ise atmosfer olduğunu söyledi.
Yine muttaki olmak, olmazsa da olabilecek bir şey olmadığını, bunun farz olduğunu söyledi.
Kur’an’ı dürüstçe, düşünerek okuyup hayata aktaran, yine sünneti hayata taşıyan ve sahabenin izinden giden kimseler muttakidir dedi.
Yine hadis konusuna da değine Kahraman, şunları söyledi; Hadislerle uğraşan kimselerin neden Kur’an yorumlarındaki anlam kaymalarına karşı çıkmıyorlar, uydurma hadislere karşı hassas olan insanlar, uydurulmuş olan meallerde ki uydurma yorumlara, neden karşı durmamaktadırlar, ben bunu anlayabilmiş değilim dedi.
Yorumlu meallerin tahrifat yaptıklarını ve bular ile gerekirse televizyon kanalarında karşı karşıya geleceğini ifade eden Kahraman, sözlerine şu şekilde devam etti; Hadis ile problemi olan kimselerin Rasulüllah ile sorunu var demektir, Resulüllah ile sorunu olan kimselerinde Allah ile sorunu var ve bu insanlara Kur’an da tahrifat yapmaktadırlar dedi.
Yine takvanın bir azık olduğunu, bu azığı edinmenin Müslümanım diyen kimselere farz olduğunu söyledi.
Allah katında üstün olan kimselerin, zengin, makam ve mevki sahibi, falan ırktan olan vb. değil, ancak ve ancak takva sahibi olan kimseler olduğunu ifade etti.
Yine sünnete sarılmayan kimselerin takvalarının nakıs olduğunu ifade eden Kahraman, sözlerine şu şekilde devam etti; Takvanın başlangıcının gözlerin yerde olması gerektiği, çünkü göz ile kalp arasında bir bağ olduğunu, kalbin ise takvanın merkezi olduğunu hatırlattı ve bir Müslümanın başına bir bomba düştüğünde bu Müslümana, ancak muttakiler ağlar dedi.
Yine takvanın korunması için helal ve haram sınırlarına riayet etmeyen kimsenin takva sahibi olarak kalmalarının mümkün olmadığını ifade etti.
Kur’an’ı ancak muttaki olan insanların anlayacağını, buna Rabbimiz, Bakara Süresinin ilk başlarında vurgu yapmaktadır dedi.
Yediğine içtiğine dikkat etmeyen kimsenin, muttaki olamayacağını söyleyen Kahraman, konuşmasına şu şekilde devam etti; bu gün yiyip içtiğimiz hemen hemen her şeyin problemli olduğunu, Müslümanların bunlara dikkat etmeleri gerekmektedir dedi.
Yine, sözlerine dikkat etmeyen, pembe yalanlar söyleyen, iftira atan, itham eden, gıybet eden kimseler, muttaki olamaz dedikten sonra şunları söyledi; Müslümanlara karşı aslan kesilen kimseler, kafirlere karşı kedi olmaktadırlar dedi ve Müslümanların kişilere değil fikirlere karşı tavır almamız gerekmektedir dedi.
Hadis kritiği konusuna da vurgu yapan Kahraman, şunları söyledi; Hadis kritiğini ancak ulemanın yapması gerektiğini, multezili yaklaşımlara sahip olan kimselerin bunu yapmalarının kabul edilebilir olmadığını ifade etti.
Son olarak sahabe ve bizlerin arasındaki farka da vurgu yapan Kahraman şunları ifade etti; Onların imanları dağ gibiydi, bizim ise nefsimiz dağ gibidir dedi ve konuşmasını tamamladı.