Cemaatler ve Kendimiz Açısından Kardeşlik ve Vahted Konferansı Yapıldı
Kalemderin organize ettiği 2013-2014 yılı aylık Konferans ve Panellerin ilki olan “Cemaatler ve Kendimiz Açısından Kardeşlik ve Vahdet” konulu konferans M. Kamil Gelgör hocanın sunumuyla Kalemder dernek binasında yapıldı.
Konferans Mücahit Yılmaz kardeşimizin okuduğu ve İlker Kök kardeşimizin de okunan ayetlerin meallerini dinleyicilerle paylaşmasıyla başladı.
Daha sonra M. Kamil Gelgör’ün Kardeşlik ve Vahdet ile alakalı sunumuna geçildi. Konuşmasına Kardeşlik kelimesinin insanda oluşturduğu sıcaklığı vurgu yaprak başlayan Gelgör şu şekilde devam etti; kardeş kelimesinin tam Tükrçe karşılığının “karın daş” kelimesi ile, Arapçada ise “Ahi” kelimesi ile karşılandığını söyledi.
Konunun akidevi boyutun da ise, iman kardeşliğinin bulunduğunu ifade eden Kamil Gelgör, sözlerine şu şekilde devam etti; Fıransa da ortaya çıkan Laiklik anlayışının bu topraklara kaybettirdiği yılların bizleri getirdiği noktayı görmekteyiz dedi.
Tevhidin, yaratılmış olan her şeyin birbirileri ile alakasının olduğunu kabul etmek olduğunu bilmemiz gerekir dedi.
Yine, günlük hayatta kardeşlik kelimesinin unutulmaya yüz tutuğunu, bunun yerine beyefendi, hanımefendi, beyim gibi soğuk kelimeler kullanılmaktadır dedi.
Konu ile alakalı hadis rivayetlerden bir kaçını paylaştı. “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi de sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” Yine “Kişi kendi nefsi için istediğini kardeşi içinde istemedikçe iman etmiş olmaz.”
Vahdetin, tevhidin pratik hayata aktarılması olduğunu, vahdetin gerçekleştiremeyen bir kimsenin tevhid ehli olması mümkün değildir dedi.
Yine, batı dünyasının tükenme noktasına geldiğini, bunun sebebinin ise her şeylerini üreteme ve tüketme üzerine kurduklarını ifade ederek, bu hastalık Müslümanlara da sirayet etmiş durumdadır dedi.
İslam toplumunun olmazsa olmaz kurumlarının camiler olduğu İslam’ın hayata hakim olduğu toplumlara da, camilerin Müslümanların kardeşliklerinin gereğini yerine getirdikleri kurumlara olarak işlev gördüğünü, bugün ise camiler fonksiyonlarını yitirdiği için bu gün bu hale geldik dedi.
Yine, Kur’an’ı kerimde kardeşlik ile alakalı olan ayeti kerimeleri de paylaşan Gelgör, sözlerine şu şekilde devam etti; Dünya üzerinde yaklaşık olarak 20-25 milyon Yahudi’nin yaşadığını, oluşturdukları birliktelik ile dünyana hükmettiklerini ifade etti.
Kur’an’ın kardeşliği emrettiği gibi Sünnetin de vahdeti emrettiğini, ifade ederek konu ile alakalı Kur’an da ve Sünnetten örnekler verdi.
Yine, aklında vahdeti emrettiğini, kişinin tek başına kaldıramadığı nice zorlukları el birliği edilerek aşıldığını hatırlattı. Tarihin de vahdeti emrettiğini, tarihte birlikteliği oluşturmuş toplumların başarıları ile dolu olduğunu ifade ettikten sonra sözlerine şu şekilde devam etti; Müslümanların tarihine de baktığımızda birliktelik oluşturduğumuz ilk yıllarda elde ettiğimiz başarılar görmekteyiz, sonrasında ise birlikteliğin bozulması ile birlikte gelen bölünmeler ve bu gün geldiğimiz durumu bunun bir delilidir dedi.
Yine, ekonominin, siyasetin ve tecrübe birikimimiz olan atasözlerinin de, vahdeti emrettiğini ifade etti.
Kaynakların farklılığı ayrışmaları kaçınılmaz kılmaktadır. Said Nursi’nin kitapları ile İslam’ı tanıyan kişilerin kendilerini nitelikli hale getirerek Said Nursi’in de kedisinden istifade ettiği Kur’an’a yönelmemesi bir eksikliktir dedi.
Kardeşliğin ihtilaf etmemek olmadığını, müminlerin temel konular teşkil etmeyen konularda ihtilaf etmelerinin kaçınılmaz olduğu ve bunun vahdetin önünde bir engel teşkil etmediğini ifade etti.
Başka cemaatlere mensup dava adamlarını dilimize dolayıp, kafirleri bir kenara bırakmamız kadar cinayet olacak başka bir şey söz konusu değildir dedi.
Bizimle aynı yöntemi paylaşmayan kardeşlerimizi ötekileştirmeden, onlara en azından dua etmemiz gerekmektedir dedi ve şu şekilde devam etti; Bu kardeşlerimizin yanlışlarını doğru olabilme ihtimali olan yanlışlar olarak görmeli, kendi doğrularımızı ise yanlış olabilme ihtimali olan doğrular olduğunu bilmemiz gerekir dedi.
Hor görüyü kafirlere hoş görüyü ise müminlere yönetmeliyiz dedi.
Beşeri doğruları dinin asli haline getirmemeliyiz ve insanları kendi doğrularımıza değil dine davet etmeliyiz dedi.
Tarihte bir benzeri daha görülmemiş Ensar ve Muhacir arasında gerçekleştirilen kardeşlik aktine de vurgu yaparak, Abdurrahman ibn Af ve Sad ibn Rebi arasındaki yaşanan örnekliği hatırlattı.
Kardeşliği pekiştirecek olan unsurları şu şekilde ifade etti.
Kardeşliği pekiştirecek unsurların başında Selam’ın geldiğini ifade ederek bunun ile alakalı örnekler verdi.
Daha sonra kardeşliği pekiştiren unsurlardan bir tanesinin de izhar olduğunu ifade ederek, izharın; başkasına karşı özveride bulunmak, başkasını kendisine tercih etmek olduğunu ifade ederek konuyla alakalı şu örneği verdi. Yermük savaşı Müslümanların büyük zaferiyle sonuçlandığında, harp meydanında, aldığı yaralar sebebiyle güç ve takati kalmayan üç mücahid uzanıyordu. Bunlar; Haris Bin Hişam, Ayyaş Bin Ebi Rabia ve İkrime Bin Ebi Cehil idi.
Haris içmek için su istedi. Su getirildiğinde, İkrime O’na doğru baktı.
Haris : -Suyu İkrime’ye verin! dedi.
Suyu İkrime’ye yaklaştırdıklarında, bu defa Ayyaş O’na doğru baktı.
İkrime: -Suyu Ayyaş’a verin! dedi.
Ayyaş’ın yanına geldiklerinde, O’nun canını teslim edip şehid olduğunu gördüler… Tekrar diğerlerine döndüklerinde onların da şehid olduğunu gördüler. dedi.
Son olarak da Kur’an da hatırlatılan Hz Musa ve Harun, Hz Yusuf ve Kardeşleri, Habil ve Kabil kıssalarını hatırlatarak konuşmasını tamamladı.