Ahmed Kalkan, Mehmet Pamak’ın Ma’ruf Yayınları arasında çıkan “Kürt Sorunu ve Çözüm Sürecine İslami Bakış” adlı kitabını yorumladı…
Kitabı Okuyunca, Siz de “Evet, Çözüm İşte Bu!” Diyeceksiniz
Kürt sorunu hepimizi ilgilendirmesi gereken bir konu olması gerekirken, bazı insanımız böyle bir sorunu yok sayar, bazıları önyargılı şekilde damga vurur geçer, kimileri de devlet gözlüğüyle ya da PKK gözüyle bakar. Hakkı ve bâtılı net olarak görebilmemiz için vahyin penceresinden bakabilmek gerekiyor.
İslâmî siyaset bilincine sahip düşünürlerimizin yok denilecek kadar az olduğu ve bunlar içinde Kürt meselesine kafa yoranların (istisnâ dışında) bulunmadığı bir vasatta, Kürt sorununun tarihini, güncel boyutunu, taraflarını, istismarını en hassas ölçülerle tartıp değerlendiren bir eserin çıktığını müjdelemek istiyoruz. Kürt sorunu ile ilgili düşünmüş, makale ve kitap okumuş olabilirsiniz. Ama iddia ediyoruz ki bu kitabı okumadan problemin tüm boyutlarını görebileceğinizi sanmıyoruz.
Kitapta Türk ve Kürt Kemalizm’inin Kürt halkına yönelik zulümlerinin tespiti ve değerlendirmesi yapılıyor, Kürt sorununa bir taraftan sistem içi çözüm önerileri sunuluyor; ancak, İslami adalet sisteminin kesin ve bütüncül olarak gerçek çözüm olduğu iknâ edici değerlendirmelerle ortaya konarak okuyucu zihnî doygunluğa ulaştırılıyor. Kitabı okurken bazen “bunlar da mı olmuş” diyecek, bazen gözünüz ve gönlünüz ağlayacak, bazen üzülüp bazen heyecanlanacaksınız; ama hiçbir zaman ümitsiz olmayacaksınız.
Mehmet Pamak, “Kürt Sorunu ve Çözüm Sürecine İslami Bakış” adlı eserinde Kürt sorununa çözümler sunarken, öncelikle nasıl bir rejim altında yaşadığımızı tahlil ediyor. Kemalist düzenin kurulduğundan beri ülke insanına ne tür zulümler yaptığını, bu zulümlerden en çok da Kürt Müslümanların etkilendiğini belirttikten sonra; PKK’nın ciddi bir şiddet sarmalı içinde olduğunu ve artık Kürt haklarını savunmayı ikinci plana itip tamamen emperyalist projelerin taşeronu olarak hareket ettiğini ifade ediyor. Ve emperyalistlerin seküler kültürünün bölgedeki temsilcisi olduğu iddiasıyla Kürt halkının İslami kimlik ve değerlerini yok etmeye yöneldiğini etraflıca anlatıyor. Ve Kur’ani çözümden başka hiçbir çarenin olmadığını belirterek şöyle diyor:
“Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Acemiyle bütün Müslüman halklar, hepimizi yüz yıllar süresince barış içinde kardeşçe bir arada yaşatan İslami kimlik ve değerlerimize geri dönmeli ve bu amaçla Kur’an’a/Hablullah’a topluca sarılmalıyız. Kör şiddet ve çatışma yerine eğitim ve tebliğ çalışmalarını, vahye şahidliği ve tevhid, adalet, özgürlük mücadelesini öne çıkarmalı, böylece toplumsal dönüşümü esas alan yöntem dâhilinde, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ve kulluk bilinciyle durmaksızın çaba göstermeliyiz.
Bu çabalarla, öncelikle iradelere zorbalarca konulan ipotekleri kaldırıp insanlarımızın özgürleşmesini ve tevhidi davetle muhatap olmalarını temin edebilmeliyiz. Kürtler, Türkler, Araplar ve diğer kavimlerden oluşan toplum da bu davete yeterli oranda icabet ederek, özündeki batıl kavram, ölçü, değer ve ahlâki normları temizleyip, tevhidi olanları onların yerine ikame edebilirse; inşaAllah Rabbimiz de rahmetiyle tecelli edip durumumuzu değiştirecektir.
Böyle olunca da, bütün kavimlerin yaratıcısı olan Allah’ın bütün kullarının fıtri/temel haklarını gözeten hükümleriyle hükmedildiği için etnik ayrıma gidilmeden bütün kavimler eşdeğer, saygıdeğer konumda bulunacak, temel hakları güvence altında olacak ve etnik kimliğine bakılmaksızın herkes adaletle muamele görecektir.”