Şahidlik Bilinci ve Suriyeli Kardeşlerimizle Dayanışma Gecesi
İstanbul Kâğıthane’de faaliyet gösteren Eğitim-Der “Şahidlik Bilinci ve Suriyeli Kardeşlerimizle Dayanışma Gecesi” düzenledi. Yoğun bir katılımın olduğu gözlemlenen gecede Suriyeli Müslümanlara ulaştırılmak üzere ev hanımlarının hazırladığı gıda ürünleri satışa sunuldu.
Sunuculuğunu Muhammed Dalyan’ın yaptığı programda Eğitim-Der başkanı Ayşe Pamak Göksoy, Suriye Nur Derneği Başkanı Mehdi Davud ve gazeteci-yazar Hamza Er birer konuşma yaptılar.
Çocukların, toplumun duyarlılık seviyesini hicveden gösterilerinin ilgiyle takip edildiği programda Grup Yürüyüş eski ve yeni çıkacak albümünden sevilen marşları izleyenlerle paylaştı.
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Eğitim-Der başkanı Ayşe Pamak Göksoy, ancak iman edenlerin kardeş olduklarını, bu gerçeğe iman ettiklerinden dolayı Suriyeli kardeşlerimiz için yardım gecesi düzenleme ihtiyacı hissettiklerini söyledi.
İstanbullu ile Bağdatlıyı, Halebli ile Diyarbakırlıyı, Şamlı ile Antepliyi birbirinden ayırt etmeyen bir yaklaşıma sahip olduklarını ifade eden Göksoy, 90 sene önceki sınırların emperyalist proje sahiplerince çizildiğini ve asla Müslümanlar tarafından tanınmaması gerektiğini hatırlattı.
Ayşe Pamak Göksoy, yola çıkarken sınırlı imkânlara sahip olduklarını, ancak Allah’ın bu imkânları hiç hesaplarında olmayan desteklerle bereketlendirdiğine şahit olduklarını, ihlaslı çalışmaların merkeze alınması açısından vurguladı.
Daha sonra söz alan Suriye Nur Derneği Başkanı Dr. Mehdi Davud, Suriye’de yaşanan olaylar halkı olumsuz etkilemeye devam ediyor, kışın gelmesi ile birlikte soğuk ve açlık etkisini göstermeye başladı, bölgede yaşanan ilaç krizi de önümüzdeki günler için büyük tehlike oluşturacak dedi.
Naylon çadırlarda yaşayan mülteciler arasında salgın hastalıkların baş göstermesinden korkulduğunu ifade eden Mehdi Davud, kış mevsiminin yüzünü göstermeye başladığı bu günlerde havaların soğumaya başlamasıyla özellikle çocuk ve yaşlıların olumsuz etkilendiğini, insanların hastalıkla mücadele ettiğini belirtti.
Mehid Davud daha sonra şunları söyledi: “Benzin ve mazot yokluğu ısınma problemini doğuruyor. Anlaşılan o ki bu kış Suriye’nin en büyük problemi açlık ve ilaç problemi olacak ve bu gidişle Suriye’yi sadece bombalar değil hastalık ve açlık vuracaktır. Kış mevsimi ile bu çadırlardaki insanların sağlık ve barınma problemi çok derin yaralar açacak. Suriye halkı açlık ve hastalıkla boğuşmaya başladı. Suriye genelinde 10 milyon insan açlık tehlikesi ile karşı karşıya. Suriyeli mülteciler Türkiye sınırındaki çadırlarda, elverişsiz koşullarda, yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Suriyeli mültecilerin koşullarının iyileştirilmesi için acil önlemler alınması gerekiyor. Mülteci sayısı her geçen gün hızla artarken, yetersiz kalan kamplarda gıda ve diğer ihtiyaçlar da maalesef yeterince karşılanamıyor. Pek çok yerde un bulunamadığından fırınlar hizmet vermiyor. En fazla ihtiyaç duyulan temel gıda malzemeleri; “un”, “şeker”, “pirinç”, “bulgur”, “yağ” dedi. Bölgedeki insani kriz uzun soluklu bir çalışma programı gerektirdiğinden Suriye halkının kendilerine uzanacak yardım eline ihtiyacı var, çocuklar açlık ve hastalıkla yüz yüze. Herkesi mazlum Suriye halkına yardıma çağırıyorum”
Daha sonra “Şahidlik bilinci ve Suriye direnişi” başlıklı konuşmasını gerçekleştirmek için gazeteci – yazar Hamza Er söz aldı.
Hamza Er konuşmasında şunları ifade etti:
“Şehitleriyle meşhur, namı değer şehadet ayı olan Şubat ayına girmiş bulunuyoruz. Şubat ayı şehitler ayı olarak kabul edilir. Yakın tarihimizin çok ama çok önemli şahsiyetleri bu ay içerisinde rahatsız ettikleri tağuti düzenler tarafından katledilmişlerdir.
Bu öncü isimlerden olan Malcolm x, Hasan el-Benna, İskilipli Atıf hoca ve Metin Yüksel inandıkları değerlere sadakat gösterdikleri için bu ayda şehid edilmişlerdir.
İşte bu ve bunun gibi hadiseler Şubat ayını biz mü’minler için anlamlı kılmıştır. Bu ayda bu isimleri anarak, bilinç, duyarlılık seviyemizi arttırmaya çalışmalı, ders çıkarabilmeliyiz.
Ama maalesef şehadet kavramı da diğer Kur’an kavramları gibi anlam kaybına uğramış, verilen mesajlar kavramın içeriğinin daraltılması sonucunu doğurmuştur.
Vahyi reddeden, ona karşı olan ideolojiler ve inanç grupları bu Kur’ani kavrama sarılmış, inkar ettikleri, dikkate almadıkları ilahi mesajın bu kavramını kendi ölüleri için kullanmaya başlamışlardır. Sadece Allah yolunda, Allah’ın dininin hâkimiyeti için verilen mücadelenin yiğitlerini tanımlamak için kullanılması gereken kavramın başına “sanat, basın, demokrasi, devrim, ulusal değerler vb.” getirilerek kullanılması büyük bir garabettir.
Aynı zamanda hayattan, pratikten kopuk, sadece ölüm anıyla sınırlandırılan bir şehidlik tanımının da kavramda ciddi bir anlam daraltmasına sebep olduğunu da söylememiz gerekir.
Tanıklık eden, ortada, adil ve hakkı söyleyen, güvenilir, model olan, ispat eden, kendisine tabi olunan anlamlarına gelen şahitlik, iman edilen değerlerin hayatın her alanında yaşanabilmesi, uygulamaya geçirilmesi noktasındaki çabayı göstermektedir. Hac suresi 78. Ayetinde Resul size şahit, siz de insanlığa şahitsiniz hakikati bu gerçekliği ortaya koymaktadır. Resul Allah’tan aldığı vahyin yaşanabilir olduğu hayata geçirerek göstermiş, Tevhidin, hakikatin ilk örneği, öğretmeni olmuştur.
Biz mü’minler de teorinin ötesinde dinin hakikatlerini pratiğe aktararak bu şahitliğimizi ortaya koyabilmeliyiz. Yoksa insanlık nasıl doğruyu, iyiyi, imanı, güzel olanı fark edebilir. Arzu edilenin, yaşanabilir olanın İslami değerler olduğu canlı örnekliklerle ispatlanabilmelidir.
Bu zor olandır. Uzun solukludur, zahmetlidir. Ama şarttır. Yalnızca Allah’ı Rab ve ilah edinmek şahitliğimizin ilk adımıdır. Şehadet kelimesinin ilk ispatıdır.
“Şehid” olmanın, “şahid” olmanın bir sonucu olduğu, mü’min şahsiyetin, Allah’ın hükümlerini yeryüzüne egemen kılmak, Allah’ın ismini yüceltmek uğrunda yaptığı fedakârlıkla şehadet bilincine erebileceği anlaşılabilmelidir.
İşte Suriyeli yiğitlerin de yaptığı bundan başka bir şey değildir. Esed’e secde etmeye zorlanan, Baas partisini ilah olarak dayatan anlayışa “La” diyerek kıyam eden kardeşlerimiz şahitlik sorumluluklarını yerine getirmektedir.
24 ayda 60 bin şehid veren bu mücadele niçin sonuca erememiştir? Çünkü Suriyeli kardeşlerimiz sadece Baas yönetimine karşı savaşmamaktadır. Rusya, İran ve Çin’in sağladığı destekle ayakta duran bir rejimi yıkmaya çalışmaktadır.
Bunun yanında emperyalist güçlerin tuzaklarına karşı da mücadele etmeye çalışan Suriye halkı, açlık, ölüm ve yoklukla terbiye edilerek teslim alınmak istenmektedir. Kendine beyat edecek isimleri çıkartmaya çalışan ABD ve müttefikleri “Suriye’de yabancı unsurlar var” iddialarıyla direnişi yalnızlaştırmak ve lekelemek istemektedir.
Bugün Suriye direnişi “yabancı unsurlar” gibi ifadelerle gölgelenmek ve yalnız bırakılmaya çalışılmaktadır. Soruyorum şimdi yabancı kimdir?
Ulus devlet anlayışının ayırmış olduğu insanları birbirine yabancı saymayı nasıl kabul edebiliriz. Daha 90 sene önce pasaportsuz, vizesiz sınırların olmadığı bir coğrafyada dolaşan, ziyaretleşen, kucaklaşan insanların şimdi birbirlerine yardımı niçin tuhaf karşılanmaktadır. İman bağı ile birbirine bağlı insanlar kardeştir ve Irak’ta, Afganistan’da, Kafkasya’da, Bosna’da ve Çanakkale’de nasıl bu şuur ile yardımlaşmışlarsa Suriye’de aynı duyarlılık söz konusudur.
Kıtalar ötesinden, Amerika’dan Suriye’ye model dayatmaya haklarının olduğunu görenler, elbise biçmeye çalışanlar yabancı değil, direnişe destek veren Libyalı, Kafkasyalı, Türk, Kürt Müslümanları mı Suriye’ye yabancı!
İnşallah bölgenin, Suriyenin halkları başladıkları işi layıkıyla bitirecek, 50 yıllık despot diktatörlere “La” dedikleri gibi, kendilerine dayatılan Laik, liberal, demokratik değerlere de “La” diyeceklerdir.
Bizler Suriyeli kardeşlerimizin karnını doyurmalıyız, üzerlerini örtmeliyiz, yaralarını sarmalıyız ama yol da göstermeliyiz. Dirençlerini arttıracak, kararlılıklarını bozmayacak, islami olanı model kılma azimlerini diri tutacak nasihat ve tavsiyeleri ihmal etmemeliyiz.
Suriyeli kardeşlerimiz Allah’a verdikleri sözü tutmakta olup şahid, şehid oldular. İnşallah bizler de sıramızı bekliyoruz, sözümüzden de bir an bile geri dönmeyeceğiz.”
Gecede açık arttırma ile satışa sunulan bir tablo hayırseverlerin üst düzey katkılarıyla geliri Suriyeli kardeşlerimize verilmek üzere satıldı.