Makale: Batıl Uyutur, İslâm Diriltir!
Yaşayan ama; manen yaşamayan insan İslam’la tanışmamışsa sadece cesedi yük olarak taşır, ölünce uyanır. İslam’la tanışan yeniden bir kez daha doğmuş olur ve dirilmiş olur. Bu hayatı ölüm gelinceye kadar sürdürebilirse; o zaman sonsuzluğa doğacak. Sonsuzluğa doğan müreffeh bir hayatın sahibi olacak. Hiç pişmanlık duymayacak ve gerçek doğumun mükafatını görecek ve yaşantısı ebedi olacak.
Seni yaratanı memnun edersen O seni niye memnun etmesin. O’nun rızasını kazanan hiç kaybetmez. Kişi bu bilinçle donanırsa razı olacağı ebediyete yelken açmıştır. Hiç bir rüzgar gemine zarar veremez. Dostu Allah olanı kim mağlup edebilir ki! “Kutlu olsun sana ey güzel insan, o güzel hayat sana hayırlı olsun.”
“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir.” Fecr 27 28 29 30
Yaşayan ve manen yaşamayan insanı tanıyalım. Hani zombiler diye film yapmışlar, mezardan kalkan ölüler timsali ne yaptığını bilmeden aylak aylak gezen etrafına zarar veren farkında olamayan serseri mayın gibi nerede patlayacağı belli olmayan bir tipleme, ceset yürüyor ama ruh yok, yaşayan insan da farklı değil, bu tasvir ancak yaşayan insan için örnek verilebilir. Yoksa mahşerde dirilen insan ne olduğunun farkına varacak ve eyvah diyecek!..
“Nihayet Sûr’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler. (İşte o zaman:) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahmân’ın vâdettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! derler.” Yasin 51 52.
İslâm diriltir; kendin olduğunu hatırlatır, nasıl yaşayacağını öğretir, güzel ahlâklı yapar, kime kulluk edeceğini hatırlatır, toplumu ve yeryüzünü ıslah ettirir, ahirete hazırlar, cehenneme perde olur, cenneti kazandırır.
Batıl ise insanı uyuşturur, köle gibi kullanır, düşünmeyi ve akletmeyi unutturacak dünya metaı ile kandırır.
İslam cesede hayat verir, can verir çünkü insanı diriltecek ve uyandıracak bir çok mesajlar taşır. Yaratılışını yani fıtratına hitap eder, akıl nimetinin en güzel nimet olduğunu hatırlatır, kula kul olmayı reddettirir, dünya malına taptırmaz ve eşyayı ve malı en güzel bir şekilde kullandırır.
Mü’min şahsiyet!..
Dünyayı yalan görmez, kendini yalanlamaz.
Dünyayı üç günlük görmez, ölüm gelinceye kadar mücadele eder.
Dünyayı boş olarak görmez, kendini de boşlamaz.
Dünyayı imtihan yeri olarak görür ve kendini o imtihana hazırlar.
“İşte İslam’ın inşa ettiği mü’min şahsiyet”!..
Batılın uyuttuğu insan ise:
Uyuşturucu, içki ve bağımlı maddeler ile sarhoş ettirir. Kısa ve geçici mutluluk vaad eder, eğlence alanları ile hayatını heba ettirir. Dünya ile sınırlı dost olduğunu söyler, dostluğu bile sahtedir ve ölümle o dostluk bile yalan olur.
Aklını batılın öğretileri ile mahkûm ettirir ve gerçekleri örter, asla hakikat yolunu göstermez. Siyasiler, izimler, büyükler ve medya yoluyla büyüler yapar ve kendine taptırır.
Batıl yola giren insan sadece cesettir artık.
İslam’ın diriltici mesajı ile ancak hayat bulur.
“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” Enfal 24.
İnsanın diğer canlılardan farklı oluşu akıl nimeti sayesindedir. Aklını kullanan ama! Sadece dünya endeksli, anlık hazdan hoşlanan toplumun aklıyla hareket eder. Bu tip insan her zaman batılın görünmeyen pençesine düşer Aklını vahiy, Kur’an üzerinden kullanan hayata bakışı bile farklıdır. Aklını şeyhe veren, meyyit gibidir ve akıl nimetinden mahrum bir hayat yaşar. Şeyhi onu kurtaracağına inanır ve inandırılır.
Bazı insanlar vardır, hayvanlardan da aşağıdadır; çünkü akıl nimetini ve İslam’ın diriltici mesajına gözü ve gönlü kapalıdır.
Bazısı ise aklını zevk ve uyuşturucuya teslim etmiştir. Barlarda, pavyonda, içki hanelerde ömrünü tüketir. Akıl devre dışıdır, uyuşturucu ile sarhoş bir hayatı var. Ölünce mahşerde uyanacak keşkelerle.
Batıl sistemler insanı sürekli uyuturlar. Uyuyan ve akletmeyen insanı yönetmek kolaydır. İslam’ı anlamaları için önüne cezbedici dünya imkanlarını sunar, modern köle yapar insanı. Kredi kartları verir, kredi kullandırır ve borç batağına boğar. Böyle insanın bunlardan kurtulması imkansız gibidir. Sürekli faiz öder ana parayı ödemeye zaman gelmez ve aile artık modern köledir.
Böyle insan hiç akıl nimetinden faydalanmaz. Kaptırmıştır kendini batılın tuzağına, bu insan nasıl İslam’ın diriltici mesajına vakıf olacak çok zor görünüyor ama imkansız değil.
Halbuki, İslâm ile beslenseydi böyle tuzağa düşer miydi, düşmezdi? Faizin haram olduğunu anlayacak bunlardan uzak duracaktı. Üretmeyen insan tüketti ve sonunda kendini de tüketti.
İslam’ın diriltici mesajıyla hareket eden temkinli davranacak batıl ile iş tutmayacak, kulluk ile Allah’a yol bulacaktır. İslam’la dirilecek, İslam’la yaşayacak ve Müslüman olarak ölecek ve sonsuz cennette son kez dirilecek.
Genelde sorarlar gidip gelen var mı diye? Sanki kişinin elinde bir şey var akletmiyorlar, acabalarla oyalanıp duruyorlar. Halbuki insan aciz bir varlıktır ve gücüde sınırlıdır. Hastalığa, afetlere, gücü zayıftır ve ölümü kendinden savamaz. Birde kendini yaratanı unutur ve inkar eder öteden gelen var mı diye sorar.
“Gidince göreceksin aciz insan.”
Şu an uykudalar, pişmanlıklarla uyanacak.
İnsan bu işte Allah’a bir türlü güvenmiyor ve aracılar ihdas ediyorlar maalesef İslam dışındaki tüm batıl dinlerde de durum değişmiyor. Yahudi mantığı işliyor hep. Gökten bıldırcın eti ve kudret helvası indiği halde Allah’a güvenmediler de, yerin bitirdiklerinden istemişlerdi. Çünkü yerin bitirdiklerini sağlam ve garanti görüyorlar gökten inene güvenmiyorlar. Kendi içlerinden peygamberler geldiği halde gökten gelen vahye de sırt çevirdiler. İnsanların çoğu da aynı değil mi?
Vahye Allah’ın indirdiklerine güvenmiyorlar da, beşerin uygulamalarını daha hoş görüyorlar. Yahudiler bu akletmeyen toplumu da kendilerine benzettiler. Halbuki kendilerini de yeryüzünü de ve içindekilerin de yaratan Allah olduğunu unuttular ve unutmuş gibi yaşadılar Allah da onları cehennemde unutacak.
Allah’a güvenmediler şeyhlerine, hocalarına, büyüklerine, liderlerine güvendiler imtihanda olduklarını hiç akletmediler. Acı gerçeklerle elbette yüzleşecekler.
Dünyaya geri dönmek isteyecekler ama ne fayda. Suçlu arayacaklar Yahudiler gibi Yahudiler günahlarını keçiye yüklerler ve ormana salarlar vahşi hayvanlar parçalasınlar diye. Günahkâr mücrim insanda suçu şeytana ve peşinden gittiği hocasına, şeyhine liderine yüklemeye çalışacak ama; nafile onlar suçlamaları kabul etmeyecekler.
“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Yine şöyle diyecekler: “- Ey Rabbimiz! Doğrusu bizler, beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.” Ahzap 66 67 68.